Uluslararası Anadili Günü (International Mother Language Day), 2000 yılından beri her yıl 21 Şubat gününde ve tüm dünyada kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 17 Kasım 1999’da 2000’de 21 Şubat tarihini Dünya Anadili Günü ilan etmiştir. UNESCO himayesindeki Anadili Günü dünyada kültürel çeşitliliği desteklemek, dilsel farkındalık yaratmak ve çok dilliliği teşvik etmek için düzenlenen hukuk ve demokrasi günlerindendir. Anadilde eğitimin temel bir hak olduğu tüm modern dünya tarafından kabul edilmektedir.

Dünya üzerinde konuşulan dillerin yüzde 40’ı yok olma tehlikesi altındadır. Yok olan diller ve tehdit altındaki diller genellikle yaşadığı ülkede azınlık olarak yaşayanların, kendi egemenliğine sahip çıkamayan hakların ve anadilini kullanmak için inisiyatif kullanma hakkına sahip olamayan toplulukların dilleridir. Kimi diller ise hakim kültüre yenik düşerek yok olmaktadır.
Anadili
Anadili bireyin annesinden doğduğunda herhangi bir dışsal öğrenme çabasına girmeden içine doğduğu topluluğun günlük yaşamında kullandığı, sosyalleştiği, sanat ve kültürel değerlerini yaşadığı sosyal ortamda öğrenilen birincil dildir. Anadil hakkı hem bireysel bir hak hem de ait olunan topluluğun kolektif hakları kapsamındadır. Yeryüzünde konuşulan her hangi bir dil, insanlık aleminin ve insanlık tarihinin ortak değeridir.
UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası Editörü Chris Molesey anadili “Rüya gördüğün, düşündüğün, hatta başka dillerdeki düşünceleri bile fark etmeden çevirdiğin dil anadilindir” şeklinde tanımlamaktadır.
UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası (Atlas of the World’s Languages in Danger)
BM verilerine göre dünya genelinde 8.324 civarında anadilin konuşulduğu ve bunlardan 2500 civarında dilin yok olma tehlikesi altında olduğu bilinmektedir. BM, dünyada her iki haftada bir dilin içinde geliştiği entelektüel ve kültürel ortamla birlikte yok olduğunu raporlamaktadır.
UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası(Tehlike Altındaki Dillerin Kırmızı Kitabı), tehlike altındaki dillerin listesini tutmaktadır. 1992 yılında Kanada(Québec’te toplanan Uluslararası Dilbilimciler Kongresi’nde tehlike altındaki diller tartışılarak Tehlikedeki Diller Komitesi kurulmuştur. Ayrıca aynı yıl Paris’te uluslararası bir toplantı düzenlenmiş, tehlike altındaki diller UNESCO’nun çalışma alanına dahil edilerek bir araştırma merkezi kurulmuş ve Tehlike Altındaki Dillerin Kırmızı Kitabı yayımlanmaya başlanmıştır.
Yok Olma Tehlikesi Altındaki Diller İçin Kriterler
UNESCO tehlike altındaki dillerin hangi derecede yık olma tehlikesinde olduğunu sınıflandırmak için dokuz kriter kullanmaktadır:
- Dilin kuşaktan kuşağa aktarılması
- Dili konuşan kişi sayısı
- Dili konuşanların toplam nüfusa oranı
- Dilin kullanım alanlarında değişiklikler
- Yeni alanlara ve ortamlara dilin tepkisi
- Dilin öğrenilmesi, o dilde okuma yazma öğrenilmesi için gerekli materyallerin varlığı
- Devletlerin ve kurumların tutum ve politikaları, buna dilin resmi durumu ve kullanımı da dahil
- Toplumun bireylerinin kendi dillerine yönelik tutumu
- Dille ilgili varolan belgelerin miktarı ve niteliği.
Türkiye’de Tehlike Altındaki Diller
UNESCO’nun Türkiye’de dil koruma programı bulunmamaktadır. Türkiye’de yok olan yahut yok olma tehlikesi altında olduğu düşünülen diller; Ubıh dili, Hemşince, Lazca, Hertevin, Gagavuzca, Ladino, Süryanice, Abazaca, Mlahso dili Suret, Pontus Yunancası, Kapadokya Yunancası,, Çingene dilleri, Adige, Kabar-Çerkes dilleri ve Zazaki (Zazaca) olarak bilinmektedir.
Türkiye, BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17, 29 ve 30 uncu maddeleri bazı uluslararası metinlere çekince koymaktadır. BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (md. 27) ve Lozan Barış Andlaşması (md. 39 vd.) hükümleri çerçevesinde hareket etmektedir.
Türkiye’de resmi dil Anayasa gereğince Türkçedir. Devletin resmi dili, Anayasa ile düzenlenmiştir, bu husus değiştirilemez hükümler arasındadır ve Cumhuriyet’in temel nitelikleri arasında önemli bir unsurdur. Ancak, etnik köken, dil veya din bakımından farklı gruplara mensup çocukların, kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama yahut özel alanda kendi dilini kullanma bakımından sorun bulunmamaktadır.
Okullarda farklı Dil ve Lehçelerin 5’inci sınıftan başlamak üzere seçmeli ders olarak okutulması 2012 yılında çıkarılan Seçmeli Dersler Genelgesi kapsamında mümkündür. 2009 yılında Kürtçe yayına başlayan TRT 6 kanalı bulunmaktadır.
,